2 yaş çocuğun kreşe alışma süreci
1Önce Siz Hazır Olun. Çocuğun anaokuluna/kreşe başlama sürecinde ebeveynlerin de duygusal olarak hazır olması önemlidir. Çocuk ailesinden ayrılırken ebeveyninin yoğun duygularını hissettiğinde uyum süreci zorlaşmaktadır. Mümkün olduğunca sürecin doğal olduğunu kendinize anımsatmanız önemlidir.
OkulAdı : Küçükçekmece Özel Halkalı Neşe Erkberk Anaokulu Okul Türü : Özel Anaokulu Telefon No : 0 212 495 77 78 - 71 & 0 530 143 43 83 Fax No : Mail Adresi : info@ Sitesi : www.joyfullhouse.com İl-İlçe : İstanbul/Küçükçekmece Açık Adresi :
İkiyaş yaklaşırken benim en sevdiğim kitaplar bunlar. Güle Güle Kakalarda Arda'nın tuvaletine alışma süreci üzerinden tuvalet eğitimine değiniyor. Ben nereden geldim bebeklerin nasıl olduğunu anlatan bir kitap. Özellikle çocukların çok soru sorduğu dönemler için güzel bir
Erzurumda 30 yıldır hizmet vermekte olan Marka Kreş Gülen Yüzler Kreşi'nde çocuklarınız güvenilir kişilere emanet. Toggle navigation. Yaş 2 yaş; 2 Yaş Sınıfı. Etkinlik Süresi: 08:00 - 17:00 . A Blok. Bütün Gruplarımız.
YAŞİKİ, MEKAN KREŞ, KONU VİCDAN AZABI · Çocuğu kreşe başlamış annenin vicdani sınanışı üzerine bir iç döküş · Netice ne oldu, en başta bize kreşe başlama süreci için neler tavsiye edildi, biz neler yaptık, şimdi ne öneriliyor hepsini yazacağım yarınki ağlamaklı serbest günümde.
Site De Rencontre Gratuit Avec Canadienne. Göçmen Anneler’in kreşe başlatma süreciyle ilgili soruları ışığında Pedagog ve Okul Öncesi Eğitmeni Hatice Bisgin kaleme aldı; Çocuğum ne zaman kreş ya da anaokuluna başlamalı; doğru zaman ne zaman? Her çocuğun gelişme hızı, karakteri, yapısı ve onu etkileyen dış etkenler ne kadar farklıysa, okula başlamanın doğru zamanı ve yaşı da o kadar farklı olabiliyor. Avrupa genelinde en sık kreşe başlama yaş aralığı iki ila üç yaş arası iken, çok daha erken kreşe başlayan çocuk sayısı giderek artmakta. Tüm çocuklar için geçerli olan doğru ya da yanlış bir kreşe başlama yaşı yoktur zira doğru zamanı bir çok etken belirler. Her insanın yaşamı ve karakteri farklıdır, dolayısıyla en doğru olan yaklaşım bireysel olandır. Bu çocuk için de böyledir • Ebeveynlerin çalışma durumu • Çocuğun başka çocuklara giderek artan ilgisi • Ev ortamında ya da günlük hayatta kısıtlı şekilde sağlanılabilen sosyalleşme olanakları • Yeni dil öğrenimi ya da mevcut olan dilin gelişimi • Evde çocuğa bakma sorumluluğunun büyük kısmını üstlenmiş olan ebeveynin fiziksel ve ruhsal durumu • Yeni yerleşilen ülkeye her açıdan alışma ve yerleşme süreci • Çocuğun okul ya da kreş konusuna duyduğu ilgi • Pedagojik destek gereksinimi • Çocuğun gidebileceği alternatif yerler ya da farklı çözümler mesela bakıcı • Çocuğun pozitif gelişimi için gereken bir ya da daha fazla gelişim alanında ihtiyaç duyulan destek… Tüm bunlar sadece kreşe başlamadan önce karar aşamasında göz önünde bulundurulacak unsurlardan bir kaçı. Bu unsurlar da ailenin ve çocuğun durumuna göre değişebilir. Okul Seçimi; kreş mi yoksa anaokulu mu? Zamanlama kadar doğru okul ya da kreş seçimi de kafa karıştıran bir konudur. Bu noktada ailenin ve çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Belli başlı göz önünde bulundurulması gerekenleri özetlersek • Konsept • Eve yakınlığı • Açılış ve kapanış saatleri • Ücret • Hijyen • Sınıfların yaş bölümü • Çalışan sayısı ve sınıfta öğretmen başına düşen çocuk sayısı • Çocuklara fiziksel hareket alanlarının olup olmaması • Sunulan hizmetler aktivite, yemek, geziler, özel destek, çalışanların uzmanlık alanları, vb. • Okulun çocuğa bakış açısı • Gelişim dokümentasyon seçenekleri, … Yukarıdakiler ve daha fazlası en iyi biçimde sağlanmış olsa bile, değinmek istediğim çok daha önemli olan bir nokta var Güven. Eğer çocuğunuzu emanet ettiğiniz okula ve öğretmene karşı güven duyamıyorsanız, en iyi konsept, sunulan en farklı aktivite ve hizmetler işe yaramayacaktır. Çocuklar, ailelerin duyduğu şüpheyi, tedirginliği ve güvensizliği hissederler. Bu durum ise kalan herşeyi olumsuz yönde etkiler. Kayıt ya da okulu gezme amaçlı gidilen ziyaretlerde, iki tarafın da beklentileri hakkında konuşmak faydalı olabilir. Okul ve aile arasında, güven ve saygı üzerinde kurulmuş sağlıklı bir iletişim herşeyden önemlidir. Bu iki taraf için de geçerlidir, çünkü öğretmen de ilk başta çocuğunuz ve durumunuz hakkında verdiğiniz bilgiler doğrultusunda bir izlenim edinecektir. Okula alışma süreci Okula alışma ya da alıştırma süreci dediğimiz okula başladıktan sonraki zaman da çoğu zaman stresli olabiliyor. Farklı okulların farklı alıştırma süreçleri vardır ve her bir ülkede farklı bir yaklaşım yaygın olabilir. Her açıdan en sağlıklı ve uygun konseptler; baştan sonra bir süreç içeren, çocuğu aşamalı olarak alıştıran konseptlerdir. Örnek olarak Berlin ve Münih alıştırma modelleri en bilinenler arasındadır. Münih modeli, Reggio pedagojisine yakın olmakla birlikte daha çok çocuğu ön plana koyarken, Berlin modeli velilerin ve öğretmenlerin bakış açısını da kapsar. Benim kişisel yaklaşımıma göre; günümüzün genel günlük yaşam şartlarına dayanarak, Berlin modeli en sağlıklısıdır, sadece çocuğun değil, ailenin durumuna göre esnekliğe de yer verir. Berlin Modeli; Temel Evre, Sağlamlaştırma ve Ayrılma Evresi, Bitiş Evresi olmak üzere 3 ana bölüme ayrılır. 1- Temel Evre İlk üç gün, anne veya babanın çocukla birlikte kreşte durur; ilk gün bir saat, ikinci gün iki saat, üçüncü gün üç saat olmak üzere, çocuğun kreşte kaldığı süreyi giderek artırılır. Oyunlara veya aktivitelere katılması için çocuğa ısrar edilmez, amaç çocuğun gözlemlemesi ve ebeveyniyle birlikte ortama güven duymasıdır. 2 – Sağlamlaştırma ve Ayrılma Evresi Takriben 4. ila 10. günleri kapsayan günlerde, ebeveynin çocuğun yanından kısa sürelerle ayrılmaya başlar ve her gün ayrı kaldığı çocuğun göremeyeceği bir yerde beklediği süreyi giderek artırır. Çocuğun yanında kaldığı sürelerde de çocukla aktif olarak ilgilenmez, kendini geri planda tutar. Bu evrenin amacı; çocuğun öğretmenine güvenmesi, alışması, ebeveyni olmadan orada durabilmeye alışmasıdır. 3- Bitiş Evresi sonra başlayan bu evrede ebeveyn artık kreşte durmaz, çocuk ailesinin gidişini protesto edip ağlasa bile öğretmenin kendisini teselli etmesine izin verir. Yine de ebeveynlerin telefonla ulaşılabilir olması ve çocuğun ısrarcı protestosu ihtimaline karşı her an okula gelmeye hazır olmaları önerilir. Bu 3 evrenin ardından çocuğun en fazla 3 hafta içinde okula tamamen alılacağı öngörülür. Okula başlama sürecinde farklı okulların ve ülkelerin farklı alıştırma süreci konseptlerini kıyasladığınızda aradaki farklar şaşırtıcı gelebilir. Örneğin, hiç aklınıza yatmayan, fakat alternatifi olmadığı için kabul etmek zorunda olduğunuz bir alıştırma süreci konsepti ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu noktada, güvenip denemekten başka bir çareniz olmayabilir. Bu durumda, eğer aylar sonra bile pozitif gelişmeler yaşanmıyorsa ve bir türlü güven duygusu sağlanamadıysa yani sağlıklı iletişim imkansızsa, başka okullara bakmak faydalı olacaktır. Biz bunların olmadığını varsayalım ve normal’ bir alıştırma sürecini düşünelim. Bu durumda güvene istikrar’ da ekleniyor. Eğer alıştırma sürecinde veli istikrarlı olmakta zorluk çeker ve kararsız bir şekilde ilerlerse, bu durum çocuğa da yansır. Elbette ailesinden ayrı kalmaktan başta hoşlanmayan çocuk, ailesinden etkilenir ve hissettiği ya da açık şekilde yaşadığı kararsızlık, alışma sürecini daha da zorlaştırır. Alıştırma sürecini kolaylaştıran unsurlar; istikrar, kararlılık ve çocukla hızla güzel bir bağ kurabilen öğretmendir. Öğretmen çocuk ile sağlıklı ve sıcak bir ilişki kurarsa, çocuğun zorlandığı anlarda onu daha çabuk sakinleştirebilecek ve çocuğun da bulunduğu yeni ortama güvenmesine yardımcı olacaktır. Aynı dili konuşmak her ne kadar kolaylık sağlasa da, farklı diller konuşmak güvenli bir ilişki oluşturmasını engellemez. Çocuğunuza ve kendinize zaman tanıyın. Biz yetişkinler bile alıştığımız rutinler, günlük alışkanlıklarımız veya bildiğimiz kurallar değiştiğinde zaman zaman zorlanabilirken, çocuklarımızın da aynı şekilde zorlanabileceğini unutmamalıyız. Önemli olan çocuğunuza, kendinize ve öğretmenlere güvenmenizdir. Alıştırma sürecinden sonra başa dönmek Regresyon Zaman zaman çok başarılı geçmiş alıştırma süreci sonrası bir geriye dönüş yaşanabilir. Bazı çocuklar bizim alıştırma süreci diye adlandırdığımız okula başlama zamanını aslında öyle algılamaz. Belli bir süre sonra; her gün belirli bir zaman orada kalacağını, annesinin ya da babasının gideceğini idrak eder. Gerçek alıştırma süreci bu noktadan itibaren başlar. Fakat aynı şekilde yine güven ve istikrar, öğretmen ile birlikte takım çalışması önemlidir. Mümkün olduğunca öğretmen ile iletişim halinde olmak ve birlikte hareket etmek pozitif gelişmeleri destekler. Bu da sağlıklı bir iletişim çerçevesinde gerçekleşebilir. Ev ortamında hırçınlaşma, artan ağlama Çocuğunuz yeni bir ortama, farklı günlük olaylara ve kurallara, kulağının belki de pek alışık olmadığı bir dilin konuşulduğu bir yere ayak uydurmaya çalışıyor. Çeşitli olayları, sosyal bağları ve olguları anlamak için çaba gösteriyor. Her gün her alanda gitgide ilerliyor da. Belki yeni dilde ilk sözcükler, şarkılar, belki de sınıfta ya da grup içerisinde edindiği ilk önemli roller ve arkadaşlıklar meşgul ediyor onu. Bu durumda eve geldikten sonra her zamankinden daha hırçın, daha tahammülsüz ve sabırsız görebilirsiniz çocuğunuzu. Okulda herşey yolundaysa, ama evde hırçın haller arttıysa, bu, çocuğunuzun gün içerisinde yaşadığı şeyleri hazmetmeye çalıştığı anlamına gelebilir. Biz yetişkinler bile yorucu bir iş gününün sonunda, akşama doğru, sabır ve enerjimizin azaldığını hissedip tahammülsüzleşirken, çocuklarımızı hırçınlaştıklarında hoş görmemek haksızlık olur. Önemli olan yine bu hisleri de sağlıklı bir şekilde yönetebilmek ve başa çıkabilmek. Yine de birşeylerin gözden kaçmış olmaması için bu durumda da öğretmen ile iletişim halinde olmak ve okul sonrası evde olan durumdan bahsetmek faydalı olacaktır. Her ne olursa olsun, gönlünüzü olumlu pozitif tutmaya çalışın. Bizim olumlu yaklaşımımız çocuklara güvenli bir ortam yaratır. Zorluklar, aşılmak, yeni şeyler öğrenmek ve ilerlemek için vardır. Bu çocuklarımız için de geçerlidir. Her ne kadar onların zorlandığı durumlarda içimizden sonuna kadar herşeyi onlar için çözmek gelse de, bazı şeyleri kendi başlarına aşmaya çalışmalıdırlar. Çocuğunuz zorluklarla başa çıkarken, öğretmeninin ve sizin desteğiniz gereklidir elbette. Özgüven, reziliyans zorluklarla başa çıkabilme, esneklik ya da psikolojik sağlamlık şeklinde Türkçe’ye çevirilebilir ve kendine yeterlilik duygusu kazanılacak sayısızca şeylerin sadece bir kaçı. Umarım yazdıklarım ile sizlere az da olsa yardımcı olmuşumdur. Bir sonraki yazımda multilingual yani çokdilli bir çevrede yetişen çocuğun gelişimine dair sorularınızı cevaplandırmaya çalışacağım. Sevgiler, Pedagog Hatice Bisgin
Fiziksel ve zihinsel gelişim farklılık gösterse de, her çocuğun akranlarıyla bir araya gelerek sosyalleşmesi, bireyselliğini, ilgi alanlarını, yeteneklerini keşfetmesi gerekir. Genel olarak 36 ay itibarıyla, çocuk kreşe gitmek üzere hazırdır. Bu yaştan önce annesinden ya da kendisine bakan kişiden ayrılmak istemeyebilir. Bu yüzden 3 yaş öncesi çocuğu zorlamamak daha iyidir. Çocuğunuz yeterli dil gelişimine, kalemi ya da çatalı tutabilecek kadar ince motor hareketlerine ve beden koordinasyonuna sahipse, yönergeleri dinleyip uygulayabiliyorsa 3 yaş civarında artık bir yuvaya gidebilir. Gelişimini tam olarak tamamlamadan kreşe başlama durumunda özgüvenini yitirebilir, ailesi tarafından okulun bir ceza yöntemi olduğunu düşünebilir, çok hırçın ya da tam tersi içine kapanabilir. Kısaca kişiliği her anlamda olumsuz etkilenebilir. Hatta uzun bir süre kreşe gitmek fobi haline gelebilir. Sosyalleşme Zamanı Evde annesinin kanatları altında kendini güvende hisseden 3 yaş çocuğu, öğretmenin idaresindeki huzurlu ve rahat hissedeceği sınıfında, akran iletişiminin nasıl olması gerektiğini de öğrenir. Evde üzerine titrenen benmerkezli çocuk artık bir sınıfın üyesidir. 3 yaş öncesi akranıyla aynı ortamda olsa da birlikte oynamayı bilemeyen çocuk, kreşte beraber oynamayı, oyuncağını paylaşmayı öğrenir. Ailelerin sıklıkla sıkıntı yaşadığı okul öncesi eğitime alışma dönemi için annelerin tutumunun da önemli olduğunun altını çizen Canbebe Uzman Ekibinde yer alan Çocuk Gelişimi Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt açıklamasında şunlara değindi “Çocuk kadar ailelerin de okul öncesi eğitime hazır olmaları gerekir. Eğer anne stres ve kaygı yaşıyorsa çocuk bunu hisseder. Anne kaygısı olsa dahi bunu kesinlikle çocuğa yansıtmamalıdır. Seçtiğiniz okulun iyi bir okul olduğunu çocuğunuza kısaca anlatın. Öğretmen kelimesi çocuğunuz için yeni bir kavram. Öğretmenine güvenebileceğini, su isteyebileceğini, tuvaleti geldiğinde izin isteyip gerekirse beraber gidebileceğini anlatın. Okula ilk alışma dönemi olarak bilinen oryantasyon günlerinde çocuğunuzu kademeli olarak okula alıştırın. Daha kısa süre okulda vakit geçirsin. Okulu seçip kayıt yaptırıyorsunuz ancak öğretmeni önceden seçme şansınız olamıyor. Çocuğunuzla birebir ilişkide olacak kişi öğretmeni. Mümkünse çocuğunuzu okula göndermeden önce öğretmeniyle tanışın ve daima iyi bir iletişim içinde olmaya gayret gösterin. Okulla beraber gerçekleştireceğiniz işbirliği her zaman çocuğunuza pozitif yönde yansır. Çocuğunuzun yanında kesinlikle öğretmenini ya da gittiği eğitim kurumunu eleştirmeyin. Bazen okul açıldıktan 1 hafta sonra başlamak da çocuğunuzun kolay alışmasına yardımcı olur çünkü ilk günler ortamda çok fazla ağlayan çocuk ve etraftaki kaygılı anne-babalar çocuğun heyecanını daha da artırabilir. Okula başlarken çocuğun yaşadığı kaygı ilerdeki tüm eğitim hayatını etkileyebilir. Okul fobisi yaşayan çocukta ağlama krizleri, uykusuzluk ya da iştahsızlık görülebilir. Bu durumda aile kesinlikle bir süre bekleyelim, alalım okuldan sonra tekrar gider gibi bir yaklaşımda bulunmamalı, sorunun ana kaynağını okuldaki eğitimcilerle beraber bulup çözmelidir. 3 Yaş sonrası okula gitme ertelendikçe, çocuğun alışma süreci daha da güçleşir.” Okul Öncesi Eğitimin Kazandırdıkları 2 yaş sonrası evde verdiğiniz küçük sorumluluklarla az da olsa bireyselleşen, sorumluluk almayı öğrenen çocuğunuz okul öncesi eğitimle farklı ailelerden gelen arkadaşlarıyla ortak bir grup içinde kurallara uymayı, sırasını beklemeyi, paylaşmayı, iş bölümünü öğrenir. Özgüveni gelişir. Varlıkları, çevreyi ve farklı insan davranışlarını tanımaya başlar. Konuşma ve dinleme becerisi artar. İyi seçilmiş bir okul öncesi eğitim kurumu, çocuğun ilerde ilkokula kolay uyum göstermesine ve akademik olarak da başarılı olmasına yardımcıdır. Canbebe Uzmanlarından Çocuk Gelişim Uzmanı Özge Selçuk Bozkurt, “Kreş hayatı çocuğun şekillenmesinde çok önemlidir. Çocuğun özgüvenin gelişmesinde, öz bakım becerilerini kendi başına yapıyor olması önemlidir. Evde diş fırçalamak istemeyen, tek başına tuvalete gitmekte zorlanan çocuk, okulda aldığı diş sağlığı, vücudumu tanıyalım gibi eğitimlerle bunları kendisi yapmayı öğrenir. Evde kendi kendine yemek yeme ve farklı tatları keşfetme konusunda zorluk çıkaran çocuğunuz okul sayesinde sofra adabını öğrenir.“ Dedi. Okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların eğitiminde ana materyal, oyundur. Sayılar, harfler renkler, hayvanlar, meyve-sebzeler gibi pek çok kavram hep oyunla öğretilir. Oyunun içinde yer alan dans ve spor faaliyetleriyle çocuk bedenini kullanmayı bilir. Oynayarak kendini keşfeden çocuk, duygularını ifade edebilme becerisini geliştirir. Kendini tanır ve yapacaklarını- yapamayacaklarını görür, özgüveni artar. Özge Selçuk Bozkurt Çocuk Gelişimi Uzmanı
Görüntülenme Sayısı 11274 Çocuğunuzun kreşe başlama yaşının geldiğini anlamak, çok iyi bir gözlem süreci gerektirmektedir. Sadece yaş odaklı sürece yaklaşmak, yanlışlık yapma olasılığınızın artmasına sebep olabilir. Çünkü her çocuk farklıdır ve her çocuğun sosyal olgunlaşma yaşı farklılık gösterebilir. Bu farklılığın tespit edilebilmesi için çocuğunuzu kendi kişisel özelliklerinin ve ihtiyaçlarının neler olduğunu belirlemeye çalışmak yararlı olacaktır. Çocuğumu Nerede ve Nasıl Gözlemlemeliyim? Bu süreçte çocuğunuzu gözlemleyebileceğiniz en iyi ortamlar dışarıda bulunduğunuz zamanlardır. Çocuğunuz ile dışarı çıktığınızda yaşıtları ile iletişim kurmak konusundaki istekliliği, siz olmadan da çevresindeki diğer kişiler ile iletişim kurma durumu, ne kadar süre sizden ayrı kalabildiğini görmek, kendi ihtiyaçlarını başkalarına ne kadar ifade edebildiğini gözlemlemek önemli ipuçları yakalamanızı sağlayacaktır. Kreş seçim sürecinde en ideal kararı vermek için Çocuğum Kreşe Ne Zaman Başlamalı? makalesine göz atın. Çocuğum İletişim Kurmak Konusunda İsteksiz Bir Tutum Sergiliyor, Kreşe Başlamamalı Mı? Bazı çocuklar ruhsal ve fiziksel olarak kreşe başlamak için hazır olmasına rağmen, çevresindeki çocuklarla iletişim kurmak konusunda isteksiz bir tutum sergileyebilir. Bu durum bazen çocuğun içe dönük bir karakteri olmasından dolayı, bazen de grup içinde nasıl davranacağını, iletişimi nasıl başlatacağını bilmesinden kaynaklı olabilir. İçe dönük olan çocuklar, çevrelerindeki insanlarla iletişim kurmak isterler. Fakat yaşıtları ile iletişim kurma noktasında çekinebilirler. Bu durum ancak çocuğunuzun yaşıtları ile aynı ortamda daha uzun süre kalması ile çözülebilir. Bu nedenle çocuğunuzun kreşe başlaması, onun daha sosyal bir çocuk olması için faydalı olacaktır. Seçim yaparken Seçim yaparken Kreş Seçimi İçin Öneriler ve Kreş Seçiminde 5 Önemli Kriter makalelerine bakabilirsiniz. Kreşe başlaması için uygun zaman olup olmadığına emin değilim… Çocuğunuzun kreşe başlaması için uygun zaman olup olmadığına emin değilim diyorsanız, bir süre çocuk psikoloğundan destek almak, sizin ve çocuğunuzun bu önemli süreci daha kolay geçirmesinde destekleyici olacaktır. Ancak çocuğunuz hazır olsa da... Her çocuk ilk kez aileden ayrılmasından kaynaklı kaygı yaşayabilir. Kreşe başlama sürecinde hem anne hem de çocuk için bir oryantasyon dönemine ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Bu dönemde önce oyun grupları ile başlamak daha sonra kademeli olarak kreşte kaldığı süreyi arttırmak, çocuğunuzun sağlıklı bir uyum süreci geçirmesini kolaylaştıracaktır. İlk etap için karar vermekte zorlanıyorsanız eğer, Kreş Mi Oyun Grubu Mu? makalesine göz atın. Çocuğunuz için İstanbul’da bir kreş arıyorsanız bu seçeneklere bakabilirsiniz; Özel Naturel Anaokulu Maple Bear Kemerburgaz
Acaba anne olunca hep duygulanacak bir şey mi buluyor insan? Ekim sonunda 3 yaşında olacak minik paşamız 2 hafta önce kreşe başladı. İlk gün ondan çok bana zor geldi sanki… Öğretmenimizle sohbet ederken cümlesinin bir yerinde “… biliyorum canınızın bir parçasını burada bırakacaksınız…” diye bir cümle kurdu. O anda göz yaşlarım dışarıya fışkırmak için hazırdı ama kendimi öyle bir bastırdım ki yüzümün kızardığını ve zor yutkunduğumu hissettim ve saçmalamamak için bu cümleye gülerek cevap verdiğimi hatırlıyorum… Ne dedim ve gülmemin sebebini neye bağladım bilmiyorum ama öğretmen bal gibi anlamıştır tabii… Sonuç itibariyle kreşte 2. haftanın sonundayız. Bu 2 hafta nasıl geçti derseniz; duygu yoğunluğu, sabır, kaygı, yorgunluk, pes etmek, yeniden umutlanmak, yeniden pes etmek ve emin olmadığım anlık zaferler şeklinde özetleyebilirim. Kreş öncesi oryantasyon sürecimiz günler öncesinden başta Mickey Mouse ve Cino ismindeki köpeği olmak üzere evdeki bilimum oyuncağı Doruk ile birlikte kreşe bıraktığımız oyunlarla başladı. Oyun sırasında sırasıyla olaylar nasıl gerçekleşecekse onları anlatıp kapıda Mickey Mouse’u öpüp öğleden sonra görüşürüz deyip ayrılıyorduk. Oyun sırasında bir şey yoktu da gerçek hayata geçince benim soru amirim muhteşem sorularıyla içimi cız ettirdi… İlk günden bir gün önceki soruları aynen sıralıyorum; “Anne beni yuvaya bıyakıcan bi daha da hiç gelmiycen mi?”, “Ya ben oyda yolumu kaybedersem ne olur?”, “Çişim gelince kime söylüycem?” “Öğretmen beni çişe götürebiliy mi?”, “Çişimi yapayken bana bakaysa ayıp olmaz mı?” “Çok arkadaşlar olarsa, oyuncağımı isterse, vermezsem ne olar?” İlk soru beni mahvetti tabii… Onu sardım kollarımın arasına… Uzun uzun oradaki bütün çocukların annesinin sabah çocukları güzel oyun oynasınlar, güzel vakit geçirsinler diye yuvaya getirdiğini, öğleden sonra kendisini ablasının alacağını, birlikte evimize geleceklerini, biraz da kendi oyuncaklarıyla oynayacağını zaten sonra benim işten döneceğimi anlattım. Tabii benim söylediğim her cümle soru cümlesi olarak bana geri döndü ama sonunda rahatlamış, daha huzurlu görünüyordu… Öğretmenimiz ilk gün kreşten zevk alsa bile sadece 1 saat vakit geçirmesinin uygun olacağını söyledi. Oryantasyon süreci böyleymiş. İlk bir hafta çocuğun durumuna göre her gün yarım saat arttırarak ilerliyorlarmış. İş yerinden izin aldım. Doruk, ben ve bakıcı ablamızla birlikte okula gittik. Doruk bana yapışık bir halde hem bahçedeki oyuncaklarla oynamak istiyor hem de “hadi anne, hadi..birlikte oynayalım” deyip duruyordu. 1 saatin sonunda hep birlikte kreşten ayrıldık. Ben işe onlar eve döneceklerdi ama Doruk beni bırakmak istemiyordu. 10 dakika boyunca onunla konuşup ikna etmeye çalışsam da yine arkamda ağlayan bir çocuk bıraktım. O gün işe çok moralim bozuk gittim… İkinci gün ablamızla Doruk birlikte gittiler yuvaya. Zira benden ayrılması daha zor olacak gibi görünüyordu. İkinci gün de sonuç vermedi ve üçüncü gün de… Sonrasında 30 Ağustos tatilinden faydalanıp bir gün de izin alarak hafta sonuyla birleştirip 4 günlük bir tatil yaptık. Aslında bu tatilin kreşe alışma sürecinde hiç de iyi bir fikir olmadığını ve başa döneceğimizi biliyorduk ama eninde sonunda yuvaya alışacaktı her çocuk gibi… Tatilden sonraki pazartesi, salı ve çarşamba günleri de Doruk ablasını bırakmak istememişti ve yuvada onunla birlikte kalmıştı. Çarşamba günü okulun pedegogu beni aradı. Uzun uzun konuştuk, arkasından bir de Doruk’un öğretmeniyle telefon konuşması yaptık. Doruk bana sorduğu soruları onlara da soruyormuş. Benim oğlum yaş tahtaya basmaz. İki taraftan da kontrol etmek istemiş belli ki durumu Çarşamba günü eve dönünce bakıcı ablası, ben ve Doruk drama oyunu eşliğinde kreşe gidiş ve kapıdan ayrılma sahnelerini oynadık hep birlikte. Doruk bu oyundan inanılmaz zevk aldı. Perşembe günü ise kapıda ablasına “sen marketten alacaklarını al çabucak gel tamam mı?” deyip okulda tek başına kalmış. Öğlen ablası onu almaya gelince de öğretmenine dönüp ” bak gördün mü hiç korkacak bir şey yokmuş” demiş sanki korkan kişi öğretmeniymiş gibi… Öğretmeni gülerek anlatıyordu bana bunu telefonda… Şu anda paşamız haftanın 5 günü saat 900- 1230 arası yuvaya gidiyor. Geçtiğimiz hafta yine bir ara kapıda mızmızlık yapsa da artık olayı kavradı. Ortamda kendini güvende hissediyor. Şimdi her akşam eve gelince önce ben ona iş yerimde olanları anlatıyorum! sonra o bana yuvada yaptıklarını anlatıyor… Bana öğrendiği tekerlemeleri söylüyor, o gün yaptıkları çalışmaları gösterip benim tepkimi merakla izliyor, hoşuna gidiyor… Yukarıdaki fotoğrafı ablası okul çıkışında çekmiş ve bana da sms atmış göndermiş sağolsun. Nasıl hoşuma gitti, ne kadar mutlu oldum… Fotoğraftaki minik adam doğduğunda gözünü bile zor açan minik yavrum değildi artık, o çok büyümüştü bu üç senede… Yazı dolaşımı
Çocuğun kreşe başlaması için uygun zaman nedir? Bu süreç nasıl kolaylaştırılır? Uzman Klinik Psikolog İpek Gökozan yanıtlıyor! Çocuklar için kreşe başlamanın ideal bir yaşı var mı? Ne zaman daha uygun? Aslında burada ideal bir yaşa bakmaktansa gelişim akışına bakmak daha doğru. Her 3 ya da 4 yaş çocuğu birbiriyle aynı tempoda gelişmiyor. Bazı çocukların birtakım becerileri daha ileride olurken bazılarınınki daha geride oluyor. Ama kabaca 3 yaş, kreşe başlamak için doğru ve ideal bir zamandır. Çocuğun gelişimi her ne kadar yaşıtlarıyla orantılı gitse de burada annenin en çok kafasına takılan şey, “Kreşe ne kadar süreyle göndermeliyim?” sorusu oluyor. “Tam gün mü göndermeliyim, yarım gün mü?” kararsızlığı yaşanıyor. İlk etapta tam günden ziyade daha kısa süreleri, yarım günleri veya 3 saatleri tercih edebiliriz. Ancak bazı durumlarda anne için uygun olan, çocuğu kreşe tam gün bırakmak oluyor. Bu tip dönemlerde önerilerimiz, çocuğun alışma sürecini kolaylaştırmak için annenin de onunla birlikte gitmesi yönünde. Çocuğun orada rahat ettiğinden, ortama alıştığından, öğretmenleri ve arkadaşlarıyla iyi iletişim kurduğundan emin olduktan sonra kreşte tam gün bırakmakta da pek bir sakınca yok. Unutmamak gerekir ki her zaman için emin ve küçük adımlarla ilerlemek daha iyi. Çocuğu kısa dönemlerle başlatıp yaşı ilerledikçe ve alışma süresi arttıkça bu zaman aralığını uzatabiliriz. Normal gelişim gösteren bir çocuk için 3 yaşından önce veya sonra kreşe başlamak sakıncalı mı? 0-3 yaş aralığı bebek için çok kritik bir dönem. Beynin %85’i 0-3 yaş aralığında gelişiyor. Bu dönem bağlanma süreci açısından bir çocuğun, annesiyle veya anne yoksa kendisine bakan yetişkin figürüyle vakit geçirmesi için çok önemli. Sevgi bağı kurulması, ilişkilerin daha sağlam temellerle atılması çok mühim. Çünkü bebek, 0-3 yaş döneminde anneyle nasıl iletişime geçiyorsa ilerleyen hayatında yetişkinlerle, arkadaşlarıyla ve özel hayatıyla ilgili olan ilişkilerinde de benzer bir iletişim kuruyor. Bu nedenle 2 yaşta başlatılırsa anneden kopuyor, endişesi artıyor ve duygusal sorunlara daha meyilli oluyor. Kreşe başlama yaşınınn daha geç olmasının da şöyle bir sıkıntısı var. 3 yaştan sonra sembolik oyun süreci başlıyor ve karşılıklı iletişim ile sosyalleşme becerisi burada çok büyük rol oynuyor. 4 veya 5 yaşa kadar evde bekletilen ve etrafında hiçbir arkadaşı olmayan çocuk, daha sonra okula ayak uydurmakta ve kuralları takip etmekte çok zorlanıyor. Sosyalleşemiyor ve hatta dil becerisinde ciddi gerilikler oluyor. Bu nedenle ne çok erken ne çok geç, doğru zamanda başlamak çok önemli. Kreş için doğru zamanın ne olduğuna dair kafanız karışıyorsa hem kendi çocuk doktorunuzdan hem de bir uzmandan bu konu için destek alabilirsiniz. Genel gelişim kontrolleri ve fiziksel muayeneler yaptırdıktan sonra ideal vakti belirlemeniz mümkün. Profesyonel çocuk bakımı hizmeti sunan firmaları ve gündüz bakımevlerini incele, fiyat teklifi al!
2 yaş çocuğun kreşe alışma süreci