20 yüzyıl dünya edebiyatında roman

Back İş Güvenliği Uzmanlığı ve İş Yeri Hekimliği 20Yüzyıl Kazak edebiyatının itici gücü şiirdir. 1930 ve 40’lı yıllarda destan şairliğinin zirvede olduğu görülmektedir. İkinci Dünya Savaşından sonra Kazak edebiyatında yeni, önemli yazarlar ve şairler yetişmiştir. Bunlardan Mukanov, eser vermeye şiirler başlamış sonra nesir eserleri de vermiştir. Tentenin Maceraları 20 - Tenten Tibet'te Herge . Yirminci yüzyıl Avrupa çizgi romanlarının en ünlüleri arasında sayılan Tenten’in Maceraları bütün dünyada bilinen ve zevkle okunan bir macera dizisi. Çizer George Remi, diğer ismiyle Hergé’nin başyapıtı sayılan bu çizgi roman heyecan, mizah ve ince ayrıntılarla dolu sayfalarıyla okurlarına dünyayı dolaştırıyor. Rusedebiyatı kitap listesi. 20. Yüzyıl ve Sonrasına Ait Olan Roman ve Hikayeler. 1. Anton Pavloviç Çehov (1860-1904) • Dünyanın Bir Ucunda • Ejderha • Sabaha Karşı Toprak Şifa Bulacak • Üç Gün. 5. Mihail Afansyeviç Bulgakov (1891-1940) • Ölümcül Yumurtalar (1924) • Şuanda İzmir Yaşar Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde Doktor Öğretim Üyesi olarak çalışmakta olup, ilgi alanları, Dünya Edebiyatı, Kriz ve Kritik, Hafıza Çalışmaları, Posthümanizm ve erken 20. Yüzyıl Türk ve İngiliz Edebiyatıdır. Site De Rencontre Gratuit Avec Canadienne. 125 yazar, Çağdaş İngiliz ve Amerikan Edebiyatı’nın tüm zamanlarda şahane bulduğu 10 romanını seçmişti… The Top Ten Writers Pick Their Favourite Books En İyi 10 Roman Yazarların Favori Kitapları adlı bir listede toparlanan favori kitaplar, aralarında Normal Mailer, Ann Patchett, Jonathan Franzen, Claire Messud, and Joyce Carol Oates gibi isimlerin yer aldığı 125 yazar tarafından seçilmişti. Listeye şöyle bir göz atalım dedim. Benim 2 tane okumadığım var listede. Siz de eksiklerinizi belirler, evdeyimokuyorum açısından değerlendirirsiniz belki. Bu günleri de atlatacağız. Süreçte sakinliğimizi korumak, sosyalleşmek için kitaplar hep yanı başımızda. İşte 20. Yüzyılın 10 romanı! Siz hangilerini okumuştunuz? LOLITA Lolita'yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma. Vladimir Nabokov - Edmund Wilson'a Bir Mektubundan Lolita Vladimir Nabokov Çev. Fatih Özgüven İletişim Yay. S. 364 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu MUHTEŞEM GATSBY Muhteşem Gatsby yalnızca Fitzgerald'ın en parlak yapıtı değil, aynı zamanda 20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının en iyi romanlarından biridir. Kahramanı Jay Gatsby'nin Long Island'da bir malikânede sürdürdüğü debdebeli yaşam tarzı, "Caz Çağı" olarak bilinen 1920'li yılları bütün coşkusu, aşırılıkları, şiddeti ve çöküşüyle yansıtır. Eğitimsiz bir aileden gelen yoksul Gatsby, kendini baştan yaratır. Servet ve güç kazanarak yeni umutlar ve başlangıçlar vaat eden bir hayatın eşiğine gelen bu gizemli milyonerin tek dürtüsü saplantı haline getirdiği ilk aşkı Daisy'ye kavuşmaktır. En parlak düşlerinin bir öpücükte cisimleştiği beş yıl önceki bir anı yeniden yakalamaktır aslında. Ama geçmiş geçmiştir ve tekrar edilmesi mümkün değildir. Gatsby'nin uğradığı yıkım, Amerikan Rüyası'nın da çöküşüdür. Muhteşem Gatsby F. Scott Fitzgerald Çev. Fadime Kahya İş Bankası Kültür Yay. S. 184 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu KAYIP ZAMANIN İZİNDE - YAKALANAN ZAMAN ... Ama biri tamamlandı Swann'ların Tarafı'nda, Guermantes Tarafı'nda, Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesi'nde, Zaman'ın dev katedrali, Zaman'ın izinde sürülen dev yolculuk. Proust'un "Kayıp Zamanın İzinde" attığı yedinci ve son adım. Kayıp Zamanın İzinde'yi seri şeklinde okumalısınız. Kayıp Zamanın İzinde Marcel Proust Çev. Roza Hakmen Yapı Kredi Yay. S. 360 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu ULYSSES Ulysses tek bir günü anlatır. Yahudi reklamcı Leopold Bloom ile öğrenci Stephen Dedalus’un 16 Haziran 1904’te Dublin’de gündelik işlere koşturmalarının romanıdır. Ancak bu basit noktadan başlayarak, James Joyce olağanüstü derinlikte, zengin bir anlatı örer. Herkesin malumudur, Homeros’un Odyssea destanı Ulysses ismiyle Dublin’e taşınmıştır bu romanda, ama bu taşınmaya binbir çeşit biçem alıştırması, teknik, söz oyunu, onlarca dil, binlerce kültürel referans, gerçek ya da hayali kitaplardan yapılmış sayısız alıntı da eşlik eder. Ve bilinç akışının gürül gürül çağlamasıyla biter Ulysses. Ulysses James Joyce Çev. Fuat Sevimay Kafka Kitap S. 656 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu DUBLİNLİLER Joyce, Dublin'in yaramaz çocuklarının, sokak müzisyenlerinin, siyasetçilerinin, rahiplerinin ve bu şehirden kaçmak isteyenlerle kaçamayanların hikâyelerini anlatıyor. Dublinliler'de Joyce sarsılmayan bir gerçekçilikle, doğduğu ve büyüdüğü Dublin'de yüzyıl sonunda yaşamdan kesitleribize sunuyor. 1905 yılında tamamladığı bu hikâye derlemesi konu aldığı hayatlar ve kullandığı dil yüzünden İrlanda'da ve İngiltere'de yayınevlerince ahlâka aykırı bulunup kabul edilmemiş, yayımlanması, ilk romanı Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi'yle aynı zamanı bulmuştu. Joyce bir ölümle başlayan ve "Ölüler" ile sona eren on beş hikâyesinde şehrin farklı katmanlarında gezinmekle kalmıyor, aynı zamanda şehrini ve İrlanda'yı özetleyen manevi felç, pişmanlık ve iki arada kalmışlık gibi hisleri de bu kitabın her bir satırına işliyor. Dublinliler James Joyce Çev. Murat Belge İletişim Yay. S. 276 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu YÜZYILLIK YALNIZLIK Marquez’in kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı Yüzyıllık Yalnızlık, gerçekçi anlatımının yanı sıra fantastik kurgusuyla dünya edebiyatının kültleri arasında yer alıyor. Yazarın iki yıldan daha kısa bir sürede tamamladığını dile getirdiği eser, kendisinin de ifadesiyle 15-16 yıllık düşünsel birikiminin eseri olarak onun çocukluk yıllarının sanatsal bir anlatımı niteliğini taşıyor. Yüzyıllık Yalnızlık Gabriel Garcia Marquez Çev. Seçkin Selvi Can Yay. S. 464 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu SES VE ÖFKE Ses ve Öfke'de, ABD'nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı bilinçlerle izleniyor. Zihinsel engelli oğul Benjy'nin, suçluluk ve onur duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin'in, sert, mantıklı ve kurnaz diğer erkek kardeş Jason'ın anlatımlarıyla ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kız kardeş Candace'ten Jason'ın vasiliğini aldığı yeğeni Quentin'e, zenci hizmetçi Dilsey'den torunu Luster'a pek çok karakterin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi, Faulkner'ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke anı kadar yüksek sesli. Ses ve Öfke William Faulkner Çev. Rasih Güran Yapı Kredi Yay. S. 294 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu DENİZ FENERİ Deniz Feneri kaybedilen bir mutluluğun anılmarda yeniden canlandırıldığı olağanüstü bir romandır. Ramsay ailesi her yıl yaz tatillerini İskoçya da ki yazlıklarında geçirirler bu tatillerin sonsuza dek süreceği duyğusu hepsini sarmıştır. Çocuklar için cennetten farksız olan bu yaz evinde yetişkinler sık sık sonsuzluğu anımsatan zaman parçalarıyla karşılaştıkları hissine kapalırlar.. Deniz Feneri Virginia Woolf Çev. Naciye Öncül Akseki İletişim Yay. S. 248 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu BÜTÜN HİKÂYELER The Complete Stories Bu olağanüstü cildin yayınlanması, Flannery O'Connor'ın Amerikan kurgusuna anıtsal katkısını sağlam bir şekilde sağlamıştır. Burada, O'Connor'ın kısa yaşamında bir araya getirdiği sadece iki hikaye koleksiyonunda görünmeyen on iki de dahil olmak üzere otuz bir hikaye var - Yükselen Her Şey Yakınsamanalı ve İyi Bir Adam Bulmak Zor. The Complete Stories Bütün Hikayeler Flannery O’Connor Kitabı satın almak için tıklayınız amazon SOLGUN ATEŞ Çok zordur konuşmak sevgili ölülerimizle, rüyalardan bildiğimiz üzere! Endişemizi, kırılganlığımızı, utancımızı görmezden gelirler. Artık eskisi gibi olmayışları insana fena koyar. Uzak bir savaşta ölen okul arkadaşımız, şaşkın değildir bizi kapısında görmekten; işaret eder biraz kaygısız, biraz kederli, bodrum katı odasındaki su birikintilerini. Solgun Ateş Vladimir Nabokov Çev. Yiğit Yavuz İletişim Yay. Çev. 286 Kitabı satın almak için tıklayınız kitapyurdu * Damla Karakuş Instagram biyografivekitap DÜNYA EDEBİYATINDA ROMAN-1*Roman, destan türünün geçirdiği gelişimin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.*Romanın ortaya çıkmasında, söylencelerin, destanların, kahramanlık öykülerinin ve masalların katkısı vardır.*Kimi görüşlere göre, roman kaynaklarını İlk Çağ’da bulur.*Başlangıçta romanlar, görünüş itibariyle destanlara benzemektedir.*Ancak destanlar gerçek dışı öğelerle süslenmiş olmakla birlikte tarihi olayları ve yaşamış kahramanları konu alıyordu. Romanlar ise tamamen hayaliydiler.*Destanlardan romanı ayıran en belirgin nitelik ise romanlarda aşk ve kadının yer almasıdır.*Bu romanlarda, sihirbazlık, peri masalları, olağanüstü olaylar önemli yer tutar.*Romanın bir tür olarak bağımsızlaşması, Rönesans’la köklü bir değişime uğrayan Batı’nın yeni dünya görüşüne bağlanır.*Rönesans döneminde, her alanda oluşan zihniyet değişimi, sonraki yüzyılda modern romanın ortaya çıkışını hazırlar.*Burjuvazinin hızla yükseldiği bu çağda, soyluların dışındaki insanların dünya görüşlerini, yaşama tarzlarını değiştiren önemli olaylar olmuştur.*Matbaa bu dönemin ürünüdür.*Matbaanın ilk yıllarından itibaren romanlar basılıp, yayımlanır ama ikinci derecede bir tür olarak kalmaya devam eder.*Matbaanın bilgiyi yayan bir araç olması masal dünyasının da sonunu getirir.*Bilgi kaynakları ve eski inanç sistemleri değişikliğe uğrar.*Cervantes’in Don Quijote’la şövalye romanlarını hicvetmesinden önce, 16. yüzyılın ortalarında İspanya’da pikaresk roman ortaya çıkar.*Hırsız, gezgin serseri anlamına gelen le picaro bu romanlara adını veren marjinal tiptir.*İspanya’dan diğer Avrupa ülkelerine de yayılan pikaresk roman, bir bakıma romanın çıraklık dönemini yansıtır.*16. yüzyılda tabiata yönelişle, akla ve bilimsel gelişmelere güvenle seküler dünya görüşünün temelleri kuvvetle atılır.*Bu görüşün temsilcisi olarak Fransa’da, Rabelais, “Gargantua ve Pantagruel” adlı fantastik eseriyle romana yeni bir boyut getirir.*Bir dev ailesinin serüveninin anlatıldığı, mizahî bir üslûpla kaleme alınmış eser, köhnemiş değerlere ve kurumlara, özellikle kilise ve yargıya yöneltilmiş eleştirilerle doludur.*Modern romana geçiş çizgisinde Rabelais öncü bir şahsiyet olarak belirirken, ondan yaklaşık yüzyıl sonra gelen Cervantes, modern romanın doğuş noktasında yerini alır.*17. yüzyılda roman alanında dikkat çeken iki eser vardır-Honoré d'Urfé > L'Astree Pastoral bir roman-Madame de La Fayette > Princesse de Cleves İnsan tabiatını ve kadın ruhunu inceleyen psikolojik bir roman*Modern anlamda romanın ilk olgun örneği olan Don Kişotun Cervantes, birinci cildi 1605’te, ikincisi 1617’de yayımlanır.*Roman tarihinde en çok okunan, en çok söz edilen bu eser, modern romanın başlangıcı sayılır.*18. yüzyılda roman alanında dikkat çeken eserler-Daniel Defoe > Robinson Kruzo, Moll Flanders-Jonathan Swift > Guliver’in Gezileri Maceraları-Fenelon > Telemaque-Voltaire > Candide-J. J. Rousseau > Emile, Yeni Heloise, Yalnız Gezginin Hayalleri-Lesage > Topal Şeytan, Gil Blas-Diderot > Kaderci Jacques ile Efendisi-C. D Laclos > Tehlikeli Alâkalar-Chateaubriand > Atala ve Rene-Bernardin de Saint-Pierre > Paul ve Vırginie-Goethe > Genç Werther'in Acıları*Bu türün gelişmiş örnekleri 19. yüzyılda verilmeye başlanmıştır.*Roman, bir tür olarak karakteristik özelliklerini romantizm ve realizm akımları sayesinde 19. yüzyılda kazanmıştır.*Stendal, Balzac, Flaubert, Victor Hugo, Lamartine, Alfred de Musset, Puşkin, Turgenyev, Dostoyevski, Tolstoy, Gogol, Gorki, Zola, Proust, Charles Dickens, Jane Austen, George Eliot, Bronte Kardeşler, W. Scott 19. yüzyılın önemli romancılarıdır.*Bu yüzyılda natüralizm de etkili olmuştur.*20. yüzyıldaki sosyal ve teknolojik gelişmeler romana da yansımıştır.*20. yüzyılda Sezgicilik, Varoluşçuluk, Nihilizm gibi felsefe akımlarının sinesinde gelişen roman, çağının bunalımlarını yansıtan bir tür olmuştur.*Kapitalizmin yükselişi, tüketim ekonomisinin gelişimiyle bireyin dünya düzeni içinde aldığı konum, onu modern çağın kahramanı, öznesi olmaktan nesneye indirgemiştir.*Birey, yönlendirilen, nesneleşmiş; bundan dolayı çağına, toplumuna yabancılaşmış ve yalnızlaşmıştı.*Bu çağın romanları, kaybeden, yabancılaşan insanı Kafka işlemeye başladılar.*İrlandalı James Joyce, klâsik romanın kronolojik zaman akışını bir yana bırakarak, insanın bilinçaltının belirlediği zaman sistemini esas almıştır.*İngiliz kadın roman yazarı V. Woolf da James Joyce gibi bilinç akımı tekniğine başvurmuştur.*Fransız edebiyatında, Proust yeni bir roman anlayışına giden yolu açar.*A. Gide, klasik tarzdan yeni tarz bir romana geçer.*Özellikle Varoluşçu felsefenin yansımalarını taşıyan eserler, klâsik tarzdan uzaklaşmaya neden olurlar.*Feminist hareketin öncülerinden varoluşçu Simone de Beauvoir ise kadının sosyal, siyasî ve cinsel sorunları üzerinde durur.*Alman edebiyatında Thomas Mann, burjuvazinin yozlaşmasını eleştirir.*Doğu mistisizmine ilgisiyle tanınan Hermann Hesse, eserlerinde çağının insanına bireysel bunalımlarından bir çıkış yolu göstermeye çalışmıştır.*Amerikan romanında, realizmin ve natüralizmin izleri görülür.*Bilinç akışı tekniğini uygulayan romancılardan William Faulkner’in Ses ve Öfke romanı, 20. yüzyıl dünya romanının en başta gelen eserlerindendir.*Fransa’da 1950’lerde ortaya çıkan Yeni Roman akımının başlıca öncüleri olan yazarlar, geleneksel anlatı yapısını kırarak romanesk yapının gerçeklik üzerinde oluşturduğu yanılsamayı göstermeye çalıştılar.*Nesnelere odaklanan anlatımıyla roman kahramanını yok ederek, kişileri önemsizleştiren bu akımın yazarları betimlemeye daha çok önem vermişlerdir.*20. yüzyıl son çeyreğinde, gerçekliğin çok çeşitli algılarına yer veren postmodern anlayış, bir yandan Batı modernitesine karşı yapısıyla dünya genelinde romanın daha yaygın, daha popüler bir tür olmasına yol açarken, bir yandan da okuru aktif olarak yazının, inşanın içine çeken ve donanımlı “örnek okur”a ihtiyaç duyan yapısıyla seçkinci bir görünüş sunar.*Dünyanın çeşitli ülkelerinden Cengiz Aytmatov, Milan Kundera, Umberto Eco, Italo Calvino, Paul Auster, Amin Maalouf, Paulo Coelho çağdaş romanın ünlü isimlerinden birkaçıdır. Kimi görüşlere göre, roman kurmaca anlatı olarak kaynaklarını İlk Çağ’da bulur. Diğer yandan romanın bir tür olarak bağımsızlaşması Rönesans’la köklü bir değişime uğrayan Batı’nın yeni dünya görüşüne bağlanır ve bunun bir yansıması olarak görülen Rabelais’nin Gargantua ve Pantagruel eserleri ilk romanlar kabul edilir. Ancak gerçekten modern anlamda romanın ilk olgun örneğinin Cervantes’in Don Quijote’u olduğu da roman kuramcılarının ortak olduğu bir yargıdır. Hatta bu görüşe dayanarak, diğer türlere göre daha yakın bir tarihte ortaya çıkan romanın henüz çocukluk çağında, gelişmesini tamamlamamış bir tür olduğunu düşünenler de vardır. Bu görüşlerin ikisi de kısmen doğrudur. Romanın, tahkiyeye dayanan kurmaca anlatı olarak kaynağı çok eskilerde aranabilir. Ancak, tarihsel süreç içinde Batı’nın tümüyle kendine özgü gelişimi sonucunda ortaya çıkan bir tür olarak roman modern Avrupa’nın, modernitenin eseridir. Avrupa’nın çok yönlü, siyasal, ekonomik, toplumsal ve bilimsel değişimlerinin kesişme noktası Rönesans’tan sonra yeni toplum yapısının yeni ifade aracı olmaya başlayan romanın edebî bir tür olarak ciddiye alınması zaman almıştır. Roman feodalitenin yıkılışı ile aristokrasinin ortadan kalkma sürecinde, burjuva toplumunun dayandığı tüm bireysel çabaların, toplumsal hiyerarşiye karşı çıkışının aşamalarına paralel olarak bir yükseliş göstermiştir. Öte yandan modern Avrupa düşüncesinin felsefesinin kaynağı olan ve düşüncenin dinamizmini sağlayan eleştirel akıl, roman türünün de dinamiği olmuştur. Böylece, Don Quijote’dan bugüne roman, modernitenin ruhuna uygun olarak değişimci ve esnek karakterini korumuştur. Öyleyse romanın henüz gelişimini tamamlamamış olduğunu söylemek yerine hiç yaşlanmayacak bir tür olduğunu söylemek yerinde olur. Çünkü romanın nesnesi doğrudan doğruya insanın kendisidir. İnsanın karmaşık, gizemli varlığı, her bireye göre farklılaşan psikolojik dünyası, bu farklılıktan dolayı bir diğer hemcinsine merak konusu oluşu ve bu farklılıkta yaratıcılığının kaynaklarının bulunduğu düşünülünce romanın insanla birlikte, sürekli biçim değiştirerek yaşayacağını öngörmek hiç de yanlış olmaz. Roman sözcüğünün kökleri çok eskilere dayanır. Roma İmparatorluğunun hâkimiyeti altında olan halkların konuştuğu halk Latincesiyle, yani konuşma diliyle yazılmış, başlangıçta manzum, sonra düzyazı biçimindeki hikâyelere roman deniliyordu. 12. yüzyılda ise roman, Latince kaynaklardan ilham alan ya da Latinceden, halk dili olan Romancaya doğrudan çevrilen eserlere verilen ad oldu. Bu nedenle ilk zamanlarda roman olarak adlandırılan yazıları destan, fabl ve masallardan ayırmak güçtür. Homeros’un bazı yönleriyle roman türünün prototipi sayılan Odysseia destanı, Hesiodos’un Theogonia’sı ve Yunan düzyazısında, Ksenophon’un yazdığı Siropedi MÖ I. yy. roman türüne yakınlıklarıyla anılırlar. Bu dönemde çok okunmuş olan Miletos Masalları’ndan, aşk, yolculuk ve macera konularını işleyen anlatılar doğmuş ve bunlar daha sonra Bizans romanları adını almışlardır. Latin edebiyatı ise bu tür anlatılar bakımından oldukça yoksuldur. Tek önemli eser olarak Petronius’un Saliricon’u gösterilebilir. Milelos Masalları’na benzeyen bu anlatı, daha gerçekçidir ve çağdaş romana daha yakındır. Latince yazılan başka bir roman da Kartacalı Apüle’nin Apuleus Alim Eşek MÖ II. yy. adlı eseridir. Konu yine Miletos Masalları’ndan alınmıştır. Orta Çağ’da en çok sevilip okunan ve aşk romanlarının ilk örneği sayılan, Longus’un Daphnis Kai Khloe sidir. Başlangıçta, romanlar görünüş itibariyle destanlara benzemektedir. Ancak destanlar gerçek dışı öğelerle süslenmiş olmakla birlikte tarihi olayları ve yaşamış kahramanları konu alıyordu. Romanlar ise tamamen hayaliydiler. Destanlardan romanı ayıran en belirgin nitelik ise romanlarda aşk ve kadının yer almasıdır. Bu romanlarda sihirbazlık, peri masalları, olağanüstü olaylar önemli yer tutar. Orta Çağ romanları başlıca üç bölümde incelenir 1 Antik Romanlar İlk romanlar, Antik Latin eserlerinin uyarlamalarıdır. Halk şairlerinin klasik edebiyattan aldıkları konuları, kendi hayal güçlerini katarak geniş halk kitlelerinin beğenisine indirgeyerek meydana getirdikleri bu romanlardan en tanınmış olanları İskender Romanı Le Roman d’Alexandre, Troya Romanı Le Roman de Troie, Eneas Romanı Le Roman d’Eneas, Tebai Romanı, Le Roman de Thebes dır. 2 Breton Romanları Büyük Britanya’da Kelt Kralı Arthur’un efsaneleşmiş hayatını anlatan romanlardır Les Chevaliers de la Table Ronde. Günümüze kalan bu romanlar Chretiens de Troyes tarafından yazılmıştır. Bunların içinde, ilk Kral Arthur romanı Erec ve Eneide ile Şövalye Lancelot’nun maceralarını anlatan romanlar en ünlüleridir. “Saray aşkf’nı L’amour Courtois işleyen romanlar bu çerçeve içindedir. 13. yüzyıla doğru ortaya çıkan, aristokrat çevrelerin edebiyatı olan bu “saray edebiyatı”, kadının ve aşkın yüceltildiği, şövalye ülküsünün işlendiği eserlerdir. Sevdiği kadın ve Tanrı aşkına dövüşen şövalyenin, destan kahramanlarından farkı, aynı zamanda kibar sınıftan olmasıdır. Başlangıçta manzum olan bu romanları düzyazı olanlar izlemiştir. Orta Çağ’ın ruhunu en çok yansıtan şövalye romanları, yüceltilmiş aşkı ve mistik bir dünya görüşünü olağanüstü öğelerle karışmış olarak sunarlar. Bunların içinde en tanınmış ve sevilmiş olanı Tristan et Yseult’düT. Orta Çağ’da şövalye romanlarının içinde en ünlüsü Garci Ordonez de Montalvo’nun 1508’de basılan olağanüstü kahramanlıkların anlatıldığı Galyalı Amadis romanıdır. 3 Macera Romanları Macera romanları da olağanüstü olayların yer aldığı aşk hikâyeleridir. Roman des Sepi Sages, Flaire et Blanchefleur, bu türden Çağ’da, bir yandan da “saray edebiyatının karşısında, 13. yüzyılda kalkınıp zenginleşmeye başlayan bir halk zümresinin oluşturduğu burjuva edebiyatı gelişme gösterdi. Bu edebiyatın başlıca ürünlerinden biri de Le Roman de Renart dır. Hayvan hikâyelerinden oluşan bu eser, 12. yüzyıldan itibaren birçok yazarın elinde değişerek gelişmiş, 13. yüzyılda çağın egemen güçlerine karşı, hayvan figürleriyle örtülü bir sosyal eleştiri kitabı durumuna gelmiştir. Le Roman de Renart ve yine fabl türü olan başka anlatılar 14. yüzyılda İtalya’da Boccacio’nun yazdığı Decameron’un ve İngiltere’de Chaucer’ın Canterbury Tales inin kaynağı olmuştur. Le Roman de Rose adlı manzum hikâye ise 13. yüzyılda kilise edebiyatının en önemli didaktik eseridir. Sevme ve sevilme sanatını tema olarak alan bu eser bir yığın psikolojik gözlemler, ahlâkî öğütler, bilimsel kavramlar ve sosyal hiciv içerir. Rönesans döneminde, her alanda köklü değişiklikler yaratan zihniyet değişimi, sonraki yüzyılda modern romanın ortaya çıkışını hazırlar. Bu çağın zihinlerdeki değişmeleri yaratan temel olgulanyla, modern romanın ortaya çıkışı arasındaki bağıntı roman tarihi açısından büyük önem taşır. Burjuvazinin hızla yükseldiği bu çağda, soyluların dışındaki insanların dünya görüşlerini, yaşama tarzlarını değiştiren önemli olaylar olmuştur Burjuvazinin lehindeki ekonomik alanda gelişmeler. Yeni Dünya’nın keşfiyle Avrupa’ya değerli madenlerin akışı, bilim alanında, özellikle doğal bilimlerdeki ilerlemeler gibi. Matbaa bu dönemin ürünüdür. Matbaanın ilk yıllarından itibaren romanlar basılıp, yayımlanır, ama ikinci derecede bir tür olarak kalmaya devam eder. Diğer yandan, matbaanın bilgiyi yayan bir araç olması, Orta Çağ’ın destanlarının, olağanüstü ile süslü şövalye romanlarının kısacası masal dünyasının da sonunu getirir. Bilgi kaynakları ve eski inanç sistemleri değişikliğe uğrar. Bu yıllarda, özellikle, İspanya’da büyük rağbet bulan ve en çok orada gelişme gösteren şövalye romanlarına tepki de yine İspanya içinde doğmuştur. Cervantes’in Don Quijote’la şövalye romanlarını hicvetmesinden önce, 16. yüzyılın ortalarında pikaresk roman ortaya çıkar. Hırsız, gezgin serseri anlamına gelen le picaro bu romanlara adını veren marjinal tiptir. Düzenin dışında ve gerçekçi bir hayatı vardır. Tormes’in, La Vıe de Lazarillo’su, bunların içinde en ünlü İspanyol pikaresk romanıdır. İspanya’dan diğer Avrupa ülkelerine de yayılan pikaresk roman, bir bakıma romanın çıraklık dönemini yansıtır. Bu romanlar, büyük bir kısmı pikaresk karakter taşıyan 18. yüzyılın ünlü romanlarına kaynaklık etmişlerdir İngiltere’de Daniel Defoe’nun Moll Flanders i 1722, Fielding’in Tom Jones’i 1749; Fransa’da Lesage’ın Gil Blas 1715-1735 ve Diderot’nun Jacaues Fataliste’i Kaderci Jacques 1765 ile Marivaux’nun Paysan parvenu 1734-1735 romanı gibi. 16. yüzyılda tabiata yönelişle, akla ve bilimsel gelişmelere güvenle seküler dünya görüşünün temelleri kuvvetle atılır. Bu görüşün temsilcisi olarak Fransa’da, Rabelais, Gargantua ve Pantagruel adlı fantastik eserleriyle romana yeni bir boyut getirir. Bir dev ailesinin serüveninin anlatıldığı, mizahî bir üslûpla kaleme alınmış eser, köhnemiş değerlere ve kurumlara, özellikle kilise ve yargıya yöneltilmiş eleştirilerle doludur. Roman, onun eserinde aşk ve serüvenin ötesinde geniş bir alana kavuşur. Modern romana geçiş çizgisinde Rabelais öncü bir şahsiyet olarak belirirken, ondan yaklaşık yüzyıl sonra gelen Cervantes modern romanın doğuş noktasında yerini alır. 17. yüzyıl, klâsik edebiyat döneminde, antik düşünceye bağlılığın bir sonucu olarak, tragedya, komedi gibi edebî türlerde verilen eserler önem kazanır. Bu yıllarda, mektup edebiyatında da önemli bir gelişme olmuştur. Roman alanında dikkat çeken iki eser vardır Biri, çok sevilen pastoral bir roman olan Astree 1607’dir. Yazarı H. d’Urfe, geçmişe özlemin bir ifadesi olarak çoban ve şövalye hikâyelerini yeniden canlandırmaya çalışmıştır. Diğeri ise, yüzyılın en önemli kitabı olan Mme. de la Fayette’in Princesse de Cleves’i, insan tabiatını ve kadın ruhunu inceleyen psikolojik bir romandır. Bu roman, yüzyıla damgasını vuran Descartes’ın gösterdiği yolu izleyerek tutkuların karşısında aklın zaferini ilân eder. Don Quijote’un birinci cildi 1605’te, ikincisi 1617’de yayımlanır. Roman tarihinde en çok okunan, en çok söz edilen bu eser, en başta da belirttiğimiz gibi modern romanın başlangıcı sayılır. Roman tarihi; romanı, burjuva sınıfının oluşumu ve kapitalizmin gelişimi sonucunda bireyin ortaya çıkmasıyla eşzamanlı olarak görür. Roman 18. yüzyılda. Aydınlanma felsefesinin etkisiyle, Fransa’da daha çok felsefî, didaktik içeriklidir. Fenelon’un Telemaque’ı, Voltaire’in Candide’i, Rousseau’nun Emile’i bu nitelikte eserlerdir. Bu dönemin farklı içerikte, daha gerçekçi nitelikteki romanları Lesage’ın Topal Şeytan Le Diable boiteux ve Gil Blas’sı; Diderot’nun Kaderci Jacques ile Efendisi Jacques lefatalisle et son maître’\ ve C. D Laclos’un Tehlikeli Alâkalar romanlarıdır. Fransız romanındaki bu iki eğilime karşılık İngiltere’de roman sanayileşen toplumda kendi başına kalan bireyin macerasını anlatan, pikaresk bir karakter taşıyan ve çağının ruhunu yansıtan gerçekçi bir tür olma özelliği kazanır. 18. yüzyılda İngiliz edebiyatında diğer türler arasında kendine özel bir yer edinen roman gerçek atılımını Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe, Moll Flanders; J. Svvift’in Gulliver’in Maceraları; S. Richardson’nun Pamela; H. Fielding’in Tom Jones, L. Sterne’ün Tristram Shandy adlı eserleriyle yapmıştır. 18. yüzyılın sonunda Fransa’da preromantik yazarlar, Rousseau, Nouvelle Heloise, Yalnız Gezginin Hayalleri; B. de Saint-Pierre, Paul ve Vırginie, Chateaubriand, Atala ve Rene; Abbe PrĞvost, Manon Lescaut romanlarıyla yeni bir duyarlığı geliştirdiler. Almanya’da Goethe, Genç fVerther in Acıları ile romantik duyarlığı ilk haber veren yazarlardan oldu. 19. yüzyıl romantizmini hazırlayan bu yazarlar roman türünü bir üst aşamaya taşıdılar. 19. yüzyılda romantizm ve realizm akımlarıyla roman altın çağını yaşamıştır. Bütün Avrupa edebiyatlarında diğer türler arasında, bu yüzyılın en çok rağbet bulan, en çok okunan ve eleştirilen bir türü olarak roman hep ön planda olmuştur. Fransa’da romantizm akımı içinde Victor Hugo’nun romanları {Sefiller, Nötre Dame’ın Kamburu; Lamartine’in Graziella, Raphael, A. de Musset’nin Bir Zamane Çocuğunun İtirafları La Confession d’un enfant du siecle gibi eserlerden sonra Stendhal’in ve Balzac’ın romanlarıyla romantizmden realizme geçildi. İnsanlık Komedyası adlı dev roman külliyatında Balzac, Fransız toplumunun ve coğrafyasının gerçek görünümlerini bütün incelik ve derinlikleriyle yansıtmayı başardı. G. Flaubert’in Madame Bovavy adlı romanı realist romanın baş eseri oldu. Emile Zola’nın başını çektiği natüralist akım içinde roman, kendisinin kuramını “Deneysel Roman” adıyla yaptığı gibi gerçekten bir deney ürününe dönüştü. Yazarın Les Rougon-Macquart dizisi bu çabadan doğdu. 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyılda Gotik Roman yeni bir roman türü olarak ortaya çıkmıştı. Protestan Avrupa’da Ortaçağ’ın karanlık, batıl inançlarla dolu, korkulu günlerini ve o çağların mimarisini çağrıştıran ve mimari bir terim olan “gotik” Horace VValpole’un 1764’te yayımladığı Otranto Şatosu adlı romanındaki mekânla birleşerek bu türün adı oldu. Eski şatolar, gizli tüneller, karanlık, korkulu bir atmosfer bu romanların mekânı olmuştu. Ann Radcliffe’in romanı The Mystery of Udolpho, Mary Shelley’nin Frankensteiriı, Bram Stoker’ın Dracula’sı bu türe örnektir. İngiltere’de 19. yüzyılda Charles Dickens romancı dehasıyla Oliver Tyvist, İki Şehrin Hikayesi, David Copperfield gibi romanlarıyla öne çıkarken, Jane Austen, George Eliot Mary Evans, Bronte Kardeşler gibi kadın romancıların eserleri roman dünyasına hakim oldu. Diğer yandan bu yüzyılda tarihi romancılığın babası kabul edilen W. Scott’un tarihi, serüven romanları ünlüdür. 19. yüzyılda Manzoni’nin Nişanlılar’ı İtalyan edebiyatının roman türünde önemli eseridir. 19. yüzyılda roman büyük bir atılımı Rus edebiyatında gerçekleştirdi. Bu türün ölmez eserleri romanın gerçek vatanının neredeyse Rusya olduğunu düşündürecek nitelikte ve zenginlikteydi. Puşkin, Yüzbaşının Kızı; Gogol, Ölü Canlar, Turgenyev, Bahalar ve Oğullar, Gonçarov, Oblomov; Dostoyevski. Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Yeraltından Notlar, Ecinniler, Tolstoy, Harp ve Sulh, Anna Karenina. Hacı Murat; Gorki, Ana romanlarıyla dünya edebiyatını etkilediler. 19. yüzyıl Amerikan romanında, romantizm ve realizm bir arada verilmiştir. Mohy Dick romanının yazarı Herman Melville ve N. Havvthorne gerçekçilik ve romantizmi kaynaştırmışlardır. Bu yüzyılın önemli gerçekçi yazarları Louisa M. Alcott ve Henry James’tir. James yalnızca romanlarıyla değil, Daisy Miller, Genç Bir Kadının Portresi, Yürek Burgusu roman kuramı ve teknikleri hakkındaki görüşleriyle de önemlidir. Amerikan ve Avrupa kültürü arasındaki farklılıkları göstermeye çalışması Henry James’in romanlarının başlıca teması olmuştur. 20. yüzyılda Sezgicilik, Varoluşçuluk, Nihilizm gibi felsefe akımlarının sinesinde gelişen roman, çağının bunalımlarını yansıtan bir tür oldu. Kapitalizmin yükselişi, tüketim ekonomisinin gelişimiyle bireyin dünya düzeni içinde aldığı konum, onu modern çağın kahramanı, öznesi olmaktan nesneye indirgemişti. Birey muktedir olamayan, yönlendirilen, nesneleşmiş, bundan dolayı çağına, toplumuna yabancılaşmış ve yalnızlaşmıştı. Bu çağın romanları bürokrasinin çarkları arasında benliğini kaybeden, yabancılaşan insanı Çek yazar Kafka’nın Şato, Dava, Dönüşüm romanlarında olduğu gibi işlemeye başladılar. İngiliz edebiyatında bu çizginin romancılarından sayılabilecek İrlandalı James Joyce ise klâsik romanın kronolojik zaman akışını bir yana bırakarak, insanın bilinçaltının belirlediği zaman sistemini esas almıştır. Ulysses adlı romanında yeni bir gerçeklik anlayışına uygun olarak kendine özgü bir roman dili yaratmıştır. İngiliz kadın roman yazarı V. Woolf da James Joyce gibi bilinç akımı tekniğine başvurmuştur. Eserlerinin başlıcaları Jacob in Odası, Perde Arkası, Mrs. Dalloway, Orlando, Dalgalar’dır. Fransız edebiyatında, önce Geçmiş Zamanın Peşinde adlı 15 ciltlik eseriyle Proust yeni bir roman anlayışına giden yolu açar. Dar Kapı, Dünya Nimetleri romanlarının yazarı A. Gide Kalpazanlar romanıyla klasik tarzdan yeni tarz bir romana geçer. Özellikle Varoluşçu felsefenin yansımalarını taşıyan Bulantı, Özgürlük Yolları adlı romanlarıyla Jean Paul Sartre, diğer varoluşçu bir romancı olan ve “saçma” absürde kavramını ele alan Albert Camus, başlıca romanları Yabancı, Veba, Düşüş ile klâsik tarzdan uzaklaşmaya neden olurlar. Feminist hareketin öncülerinden varolşçu Simone de Beauvoir ise kadının sosyal, siyasî ve cinsel sorunları üzerinde durur Konuk Kız, Mandarenler. Andre Malraux da İnsanlık Durumu, Büyük Yol, Umut romanlarında modern insanın yalnızlığını ve kaderi karşısındaki durumunu irdeler. 20. yüzyıl Alman edebiyatında Thomas Mann, Buddenbrok Ailesi romanında burjuvazinin yozlaşmasını eleştirir. Büyülü Dağ romanı ise çağının gelecekle ilgili ümitlerini kaybetmiş insanının hikâyesidir. Doğu mistisizmine ilgisiyle tanınan Hermann Hesse Bozkırkurdu ve Siddharta adlı eserlerinde çağının insanına bireysel bunalımlarından bir çıkış yolu göstermeye çalışmıştır. 20. yüzyıl Amerikan romanında Mark Twain’in Tom Sawyer’in Maceraları, Huckleberry Finn’in Maceraları, Missisipi’de Hayat; Jack London’ın Vahşetin Çağrısı, Martin Eden; John Steinbeck’in Bitmeyen Kavga, Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri, Cennetin Doğusu gibi romanları realizmin ve natüralizmin izlerini taşıyan romanlardır. Ernest Hemingway, Silahlara Veda, Güneş de Doğar, Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı romanlarında hayatı gerçekçi gözlemlerle yansıtmıştır. Bilinç akışı tekniğini uygulayan romancılardan William Faulkner’in Ses ve Öfke romanı ise 20. yüzyıl dünya romanının en başta gelen isimlerindendir. Fransa’da 1950’lerde ortaya çıkan Yeni Roman akımının başlıca öncüleri Maurice Blanchot, Michel Butor, Alain Robbe-Grillet, Nathalie Sarraute, Marguerite Duras, Rohert Pinget, Jean Richards, Claude Simon, Philippe Sollers gibi yazarlar geleneksel anlatı yapısını kırarak romanesk yapının gerçeklik üzerinde yarattığı yanılsamayı göstermeye çalıştılar. Nesnelere odaklanan anlatımıyla roman kahramanını yok ederek, kişileri önemsizleştiren bu akımın yazarları betimlemeye daha çok önem verdiler. Proust, J. Joyce, V. Woolf “gibi yazarların da yaptığı gibi zamanı çizgisel olarak sunmaktan kaçındılar. 20. yüzyıl son çeyreğinde, Batı edebiyatında modern öğretinin bilimsel ve siyasal kalıplarının dışına çıkarak gerçekliğin çok çeşitli algılarına yer veren postmodern anlayış, bir yandan Batı modernitesine karşı yapısıyla dünya genelinde romanın daha yaygın, daha popüler bir tür olmasına yol açarken, bir yandan da okuru aktif olarak yazının, inşanın içine çeken ve donanımlı “örnek okur”a ihtiyaç duyan yapısıyla seçkinci bir görünüş sunar. G. G. Marquez’le başlayan Latin Amerika romanı, çağdaş dünya romanına yeni bir bakış ve roman görüşünü getirir. Carlo Fuentes, Julio Cortazar, Vascancelos, Jorge Amado, İsabetle Ailende bu romancılarından bazılarıdır. Dünyanın çeşitli ülkelerinden Cengiz Aytmatov, Milan Kundera, Umberto Eco, Italo Calvino, Paul Auster, Amin Maalouf, Paulo Coelho çağdaş romanın ünlü isimlerinden birkaçıdır. » “Roman” sayfasına dön! Yorum Yap! Yazı Ayrıntıları... Yazdır! Bu Yazıyı Paylaşın! TL Okuma Listeme Ekle - 0 KişiHaftaiçi saat 1000'a kadar verdiğiniz siparişleriniz aynı gün kargoya teslim Yüzyıl Felsefe TarihiFikirlerin tarihi hiçbir zaman “saf” değildir. Her fikir kendisiyle birlikte, bilimsel, siyasal veya dini kaynaklı tartışmaları harekete geçirir. 20. yüzyılın felsefe tarihini yazmak gibi zorlu bir işe girişen Christian Delacampagne, ele aldığı her örnekte bu kaynakları olabildiğince aydınlatmaya çalışıyor. Filozofların, yeni bir kavram, duyulmadık bir sorunsal önerirken kimlerle diyaloğa girdiklerini veya kimlere karşı savaştıklarını anlamaya gayret önermelerin mantığı, 20. yüzyılın düşün hayatına yön vermiş önemli filozofların en azından bazılarının yaşamöykülerinin de irdelenmesini gerektiriyor. Çünkü yazar, bazı düşünürleri eserlerine sahne görevi gören varoluşsal veya sosyolojik arkaplanı bilmeden doğru şekilde okumanın mümkün olmadığı önkabulünden yola çıkıyor. Daha genel olarak, büyük felsefi tartışmaların, cereyan ettikleri tarihsel bağlamdan tam manasıyla soyutlanabileceğine inanmıyor. İki dünya savaşı, 1917 Devrimi, Nazizm ve Komünizm, Auschwitz ve Hiroşima, Soğuk Savaş, sömürge imparatorluklarının çöküşü, ezilen Üçüncü Dünya ülkelerinin ve diğerlerinin direnişi…20. Yüzyıl Felsefe Tarihi, Kant, Marx, Frege, Husserl, Wittgenstein, Heidegger, Adorno, Sartre, Lévi-Strauss, Habermas, Foucault, Derrida gibi geçen yüzyıla yön vermiş düşünürleri çağdaş felsefenin etkilenmeden yapamayacağı kadar ağır ve önemli sonuçları olan bu arka planla birlikte ele alan, vazgeçilmez bir başvuru Delacampagne 1949-2007, felsefe öğrenimi gördükten sonra felsefe öğretmenliği, gazetecilik, çeşitli ülkelerdeki Fransız Kültür Merkezleri’nin yöneticiliği gibi görevlerde bulundu. 1998-2006 arasında ise ABD’de sırasıyla Connecticut College, Tufts University ve John Hopkins University’de 20. yüzyıl Fransız edebiyatı ve felsefe tarihi dersleri verdi. 1973-2004 arasında düzenli olarak Le Monde gazetesinde de yazan ve otuzun üzerinde yayımlanmış kitabı bulunan Delacampagne’ın Filozof ve Tiran. Yanılsamanın Tarihi adlı eseri de Türkçeye çevrilmiştir 2003.ÇevirmenOrijinal Adı Historie de la Philosophie au xxe SiecleYılı 2010ISBN 9789944888387Genişlik 15,5Yükseklik 23Sayfa Sayısı 368 Felsefe Kategorisinde En Çok Satan KitaplarChristian Delacampagne Diğer Kitapları Nobel Ödüllü yazarlardan Naziler tarafından kitapları yakılan yazarlara kadar bu liste, Alman edebiyatının en etkili kitapları ve yazarları arasında sizleri bir gezintiye çıkarıyor. Uluslararası beğeni kazanmış, her biri edebiyatın en temel eserlerinde olan bu yirmi roman, 20. yüzyılın başlarından günümüze kadar uzanan Alman edebiyatının modern klasikleridir. Yirminci yüzyılın başından günümüze kadar 20 Alman edebiyatı klasiği… Okuyucu – Bernard Schlink Alman hukuk profesörü ve yargıç Bernard Schlink tarafından kaleme alınan Okuyucu, savaş sonrası nesillerin vahşete katılmış ve tanık olmuş kuşağa nasıl yaklaşması gerektiğini araştıran bir eserdir. 1950’lerin sonlarında Batı Almanya’da doğup büyüyen on beş yaşındaki Michael Berg, kendisinden yirmi yaş büyük bir kadınla tutkulu ama gizli bir aşk ilişkisi yaşar. Aradan geçen birkaç yıl sonra bir hukuk öğrencisiyken izlediği bir duruşmada, sanık olarak bulunan kişinin eskiden aşk yaşadığı kadın olduğunu fark eder. Fakat duruşmada yargılanan bu kadın, Michael’in yıllar önce tanıdığı kadından çok farklıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının Nazi döneminin kanlı geçmişinin üstesinden gelme mücadelesi kategorisinde yer alan Okuyucu, Holokost’un failleriyle özdeşleşmeyi teşvik ettiğini iddia ettiği için sert eleştirilere maruz kaldı. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Momo – Michael Ende Fantezi ve çocuk kitapları yazarı Michael Ende’nin 1973 yılında yayınlanan eseri Momo, bazı çevreler tarafından çocuk kitabı olarak nitelendirilse de her yaştan okuyucunun ilgisini çekebilecek bir romandır. Zaman kavramı ve modern toplumlarda zamanın nasıl kullanıldığı ile ilgili olan Momo, aynı zamanda şehir kenarında eski bir amfi tiyatronun yıkıntılarında yaşayan küçük bir kızın adıdır. Momo kendisini ziyaret etmeye gelen tüm arkadaşlarına yardım etmek için özel bir yeteneğe sahiptir. Bir gün griler içindeki uğursuz adamlar şehri sessizce ele geçirirler ve sadece Momo onlara direnme gücüne sahiptir. Profesör Hora ve garip kaplumbağası Cassiopeia’nın yardımıyla, gri adamların karanlık sırlarını ortaya çıkarmak için Momo zamanın sınırlarının ötesine geçer. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Gidiyor Gitti Gitmiş – Jenny Erpenbeck Alman edebiyatının en çok konuşulan çağdaş yazarlarından biri olan Jenny Erpenbeck’in kaleme aldığı Gidiyor Gitti Gitmiş, Avrupa’nın en büyük sorunu olan ırkçılık konusuna odaklanıyor. Hayatını bir üniversite profesör olarak geçirmiş ve yakın zamanda emekli olmuş olan Richard, kitapların ve fikirlerin dünyasının dışına çıkmaya karar verir ve kendisini Berlin sokaklarında bulur. Berlin’de Alexander Meydanı’nda Afrikalı sığınmacılar tarafından kurulan bir çadır kent keşfeden Richard, tereddüt ederek de olsa ülkesine yeni gelen bu kişileri tanımaya başlar. Bir zamanlar vatandaşlarını onlar ve biz olarak ayıran bir şehre karşı hissettiği kendi aidiyet duygusunu sorgulamaya başlayan Richard’ın hayatı da değişmeye başlar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok – Erich Maria Remarque Birinci Dünya Savaşı hakkında en çok bilinen kitaplardan ve aynı zamanda Naziler tarafından yozlaşmış olduğu için yasaklanan ve yakılan ilk kitaplardan biri olan Remarque’ın romanı Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, Alman askeri Paul Bäumer’in hikayesini anlatırken, 1914 ve 1918 yılları arasında Avrupa’daki savaşa insani bir bakış açısı kazandırır. Kendisi de bir savaş gazisi olan Remarque, kitabı savaşın bitimden on yıl sonra yazıp yayınladı. Roman hem savaşın şiddetini hem de cephedeki yaşamın sıradanlığını detaylandırarak özel bir askerin günlük yaşamına odaklanır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Büyülü Dağ – Thomas Mann Yirminci yüzyıl Alman edebiyatının en başarılı eserlerinden biri kabul edilen Büyülü Dağ, Thomas Mann’ın 1924 yılında yayınlanan romanıdır. Thomas Mann Büyülü Dağ’da, 1914’ten önceki yıllarda kendi ölümcül mantıksızlığının ilk belirtilerini çoktan sergilemeye başlayan Avrupa için bir küçük evren yaratır ve İsviçre Alpleri’nde yalnızca hastalığa adanmış bir topluluk olan bir sanatoryumu kullanır. Kitabın Tanıtımından Hamburg’lu genç gemi mühendisi Hans Castorp, üç haftalığına kuzenini ziyarete gittiği bir İsviçre sanatoryumunda, kendisinin de tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenerek yedi yıl kalır. Bu süre içinde doktorlar ve hastalar dünyasını, Batı felsefesinin iki kutbunu, platonik bir aşk serüveninin sarhoşluğu içinde yaşayarak tanır. Sanatoryumda kaldığı süre içinde hastalık ve ölüm gibi deneyimlerin ötesinde hayatın mucizesini kavrayan Castorp’un yalın ruhu bir değişim geçirir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Şato – Franz Kafka Franz Kafka, 1883 yılında günümüzde Çek Cumhuriyeti’nin başkenti olan Prag’da doğdu. Fakat Kafka’nın doğduğu zamanda Prag, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçasıydı ve Kafka, eserlerini Almanca yazmaktaydı. O yüzden 20’nci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan Franz Kafka, ayrıca Alman edebiyatı için de çok etkili isimlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Kafka tarafından 1922’de yarım bırakılan ve ölümünden iki yıl sonra 1926’ya kadar yayımlanmayan Şato, K.’nin Şato’ya girmek için esrarengiz bir otoriteye karşı verdiği amansız, yararsız mücadelenin akıldan çıkmayan öyküsüdür. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Mürekkep Yürek – Cornelia Funke “Alman J. K. Rowling” olarak anılan çocuk kitapları ve fantezi romanları yazarı Cornelia Funke’nin genç yetişkin fantezi roman serisi Mürekkep Yürek’in ilk kitabı olan, aynı adlı bu eser, kitaplar, hayalgücü ve yaşam hakkında zamansız bir hikâye anlatıyor. Acımasız bir gece vakti, 12 yaşındaki Meggie’nin babası “Mürekkep Yürek” adlı bir kitaptan yüksek sesle bir parça okumaktadır ve kötü bir hükümdar kurgunun sınırlarından kaçar ve Meggielerin oturma odasına iner. Meggie kendisini sadece kitaplarda okuduğu türden bir maceranın ortasında bulur. Hayatını sonsuza dek değiştiren bu değişimi ancak Meggie değiştirebilir, ama bu kâbusu yaratan sihri kullanmayı öğrenmelidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Teneke Trampet – Günter Grass Nobel ödüllü yazar Günter Grass’ın en çok bilinen romanı Teneke Trampet, okunması çok da kolay olmayan ama kesinlikle harcadığınız zamana değecek bir romandır. 1924 yılında doğan Oskar Matzerath, bir yetişkinin düşünme kapasitesine sahipken bir çocuğun boyunu koruyarak üç yaşında büyümeyi reddeder. Oskar Matzarath’ın 1950’lerin başlarında bir akıl hastanesinde geçirdiği yaşamının öyküsüdür Teneke Trampet. 1959 yılında yayınlanan bu eser, 20’nci yüzyılı tüm görkemi ve felaketleriyle okuyucuya sunarken aynı zamanda Almanya ve Orta Avrupa başta olmak üzere tüm dünya için oldukça acı bir dönemin eleştirisidir. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Dünyanın Ölçümü – Daniel Kehlmann Avusturya kökenli Alman yazar Daniel Kehlmann’ın çok satan kitaplar listesinde yerini alan eseri Dünyanın Ölçümü, Aydınlanma Çağı’nın iki dâhisi olan coğrafyacı ve doğa bilimci Alexander von Humboldt ve onun arkadaşı matematikçi Carl Friedrich Gauss’un hayatlarından esinlenir. 18. yüzyılın sonlarına doğru iki genç Alman dünyayı ölçmek için yola çıkar Bunlardan biri Prusyalı aristokrat Alexander von Humboldt, diğeri ise zor sosyalleşen matematikçi ve astronom Carl Friedrich Gauss’tur. Von Humboldt savan ve ormanda pazarlık yapar, Orinoco’da seyahat eder, zehirleri tadar, insanoğlunun bildiği en yüksek dağa tırmanır, bitleri sayar ve yerdeki her deliği araştırır. Gauss ise, uzayın eğri olduğunu kanıtlamak için Göttingen’deki evini terk etmesine bile gerek yok. Kafasında asal sayıları çalıştırabilir. Kadınsız bir hayat düşünemez, ancak düğün gecesinde matematiksel bir formül yazmak için yataktan fırlar. Von Humboldt, tarihte ikinci Kristof Kolomb olarak bilinirken, Gauss Newton’dan bu yana en büyük matematiksel beyin olarak kabul edilir. Son derece ünlü ve yaşlı olmalarına rağmen hala alışılmadık olan ikili 1828 yılında Berlin’de buluşur. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Mephisto – Klaus Mann Thomas Mann’ın oğlu olan Klaus Mann’ın Amsterdam’da sürgündeyken kaleme aldığı Mephisto bir adamın iktidara yükselişi hakkında hicivli bir hikâye anlatır. Romanın merkezine yerleştirilen Mephistopheles/Faust temasıyla bir karakter oyuncusu olan Hendrik Hofgen’in vicdanını terk etmesi ve işini sürdürmek ve sosyal çevresini korumak için Nazi Partisi’ne kendini sevdirmeye devam ettiği görülür Klaus Mann’in Mephisto’sunda. Alenen devrimci ama gizliden gizliye güç ve şöhrete saplantılı derecede ihtiyaç duyan bir adam olan Hofgen, hayallerini gerçekleştirse de hayatın boşluğuyla yüzleşmek zorunda kalır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Uçucu Kül – Monika Maron Doğu Almanya’da içişleri bakanı Karl Maron’un üvey kızı olan Monika Maron, ilk romanı Uçucu Kül’ü 1981 yılında yayınladı. Doğanın hâlâ saldırı altında olduğu, homojenleştirilmiş haberlerin hâlâ ortalığı doldurduğu ve kadınların hayatlarının hâlâ önemli olmadığı günümüz dünyasında yeni bir okuyucu kitlesi bulan bu feminist eser, bir gazete muhabiri olan Josefa Nadler’in kendi düşüncelerinin arkasında durmaya çalışmasının mücadelesini anlatmasının yanı sıra bir işçi devletinde kadınların çalışma hayatına yabancılaştırılması üzerine öfkeli bir haykırıştır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Berlin Alexander Meydanı – Alfred Döblin 1920’lerin sonunda Berlin’in karışık, liberal ve zevk ve eğlence düşkünü ortamını yansıtan ve ilk kez 1929 yılında yayınlanan ikonik roman Berlin Alexander Meydanı, Berlin’deki hapishaneden serbest bırakıldıktan sonra dürüst ve düzgün bir hayat yaşayacağına yemin eden eski hükümlü Franz Biberkopf’un hikayesini anlatır. Ancak kısa süre sonra Biberkopf, başkentin loş ama heyecan verici yeraltı dünyasına çekilmiş halde bulur kendisini. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da yaşanan yoksulluğu ve işsizliği gözler önüne seren Berlin Alexander Meydanı, aynı zamanda Nazilerin varlığına da yer veriyor. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Boncuk Oyunu – Hermann Hesse Hermann Hesse’nin son romanı olan Boncuk Oyunu, modern yaşamın karmaşıklığının büyüleyici bir hikayesi olmasının yanı sıra modern edebiyatın klasiklerinden biridir. Yirmi üçüncü yüzyılda geçen Boncuk Oyunu, toplumunun entelektüel seçkinlerin büyümesi ve gelişmesi için sağladığı ütopik bir eyalet olan Kastalya’da büyümüş Joseph Knecht’in hikayesidir. Knecht, çocukluğundan beri, estetik ve felsefenin bir sentezini gerektiren Boncuk Oyunu’nda ustalaşmak ve yetişkinlik döneminde ise oyunun ustası Magister Ludi olmak için kendini tüketmiş bir bireydir. Kitabın Tanıtımından Toplumsal ahlakın bireyin iç ahlakını yok ettiğine inanan Hesse, bu olgunluk dönemi eserinde Batı’nın toplumsal dayatmalarına karşı Doğu’nun bireysel özgürlüğünü yüceltir, söz konusu yeni dünya düzenini bireysellik üzerine temellendirir “Tanrı senin içindedir, kavramlarda ve kitaplarda değil. Gerçek yaşanır, öğretilmez.” Nobel ödüllü yazar Hesse başyapıtı Boncuk Oyunu’nda, değerlerin dönüşümü uğruna mücadelenin sürmesi gereğini vurgulayan açık bir diyalektik sunar. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Herkes Tek Başına Ölür – Hans Fallada Hans Fallada’nın ilk kez 1947 yılında yayınlanan Herkes Tek Başına Ölür romanı, Nazi dönemindeki Berlin’in yoğun ve rahatsız edici atmosferini anlatan ve Nasyonal Sosyalistlere karşı Alman bir yazar tarafından kaleme alınmış ilk eserdir. Gestapo dosyalarından çıkarılan ve Sovyetler tarafından Fallada’ya teslim edilen bir işçi sınıfı çifti olan Hampels’in gerçek hikayesine dayanır. Kitapta soyadları Quangels olan Hampels çifti, 1940 yılında oğulları Fransa’da savaşırken ölene kadar proaktif bir şekilde Nazi karşıtı değildir. Oğullarının ölümünün ardından, isimsiz kartpostallar ve broşürler yazarak, bunları mahallelerindeki posta kutularına ve merdiven boşluklarına bırakırlar ve insanlara rejime karşı durmalarını tavsiye ederek sade ama ısrarcı bir kampanyaya başlatırlar. Herkes Tek Başına Ölür, savaşın şiddetlendiği ve Nazilerin şehir üzerindeki dehşet verici kıskacının arttığı günlük hayatı tasvir ederken faşizme meydan okuyan bu sıradan hayatları anlatır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Niteliksiz Adam – Robert Musil Tıpkı Franz Kafka gibi Avusturya Macaristan İmparatorluğu döneminde doğan ve eserlerini Almanca kaleme alan Avusturyalı yazar Robert Musil’in tamamlanmamış modern romanı Niteliksiz Adam, Avusturya-Macaristan monarşisinin son günlerinde geçen fikir hikayeleri anlatmaktadır. Niteliksiz Adam’da insanlık ve duygularla ilgili çeşitli varoluşsal temaları işleyen Musil, eski asker ve bilim adamı, baştan çıkaran ve şüpheci Ulrich’in hikayesini anlatır. Ulrich kendini İmparator Franz Josef’in yetmişinci yıldönümü için düzenlenecek görkemli partinin planları içinde bulur. Çeşitli temaları işleyen Niteliksiz Adam, hakikat ve kanaat değerleriyle toplumun yaşam ve toplum hakkındaki fikirleri nasıl organize ettiği üzerine daha çok odaklanır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Gölge Boksörü – Inka Parei Yüzeyde bir suç romanı olarak tanımlanabilen Gölge Boksörü, bir şehrin ve değişim ve geçiş zamanlarına yakalanmış bir kadının akıldan çıkmayan portresini sunar okuyucuya. Kitabın Tanıtımından Gölge Boksörü, 90’lı yılların başında, iki Almanya’nın birleşmesinin hemen ardından, büyük kent merceğiyle Berlin’i odağa yerleştiren bir roman. Inka Parei’ın, bütün şiddeti ve vahşetiyle büyük kenti bir cangıl olarak betimlediği Gölge Boksörü, iki kadının Berlin’in doğusu ile batısı arasında gidip gelen arayışlarının izinde, geçmişinin gölgesiyle savaşan bir ülkeyi ve insanlarını konu alıyor. Karakterleri Hell ile Dunkel’in aracılığında, Batı ve Doğu Almanya’yı karşı karşıya getiren çift katmanlı bir örgüsü var Gölge Boksörü’nün Çarpışmak için kendinden başka bir düşmana ihtiyacı olmayan, deyiş yerindeyse kendi alter egosu ile hesaplaşan bir ülke ve insanlarının öyküsü bu, geçmişin boşluğunda asılı kalanların anlatısı. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Sessizliğin Yanıtı – Max Frisch Eserlerinde kimlik, bireysellik, sorumluluk, ahlak ve politik bağlılık gibi konuları işleyen İsviçreli yazar Max Frisch, eserlerini Almanca kaleme aldığından Alman edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Frisch’in ilk romanı Sessizliğin Yanıtı, bu mükemmel dünyada sadece bir kere ve tek bir zamanda yaşayacağımızı bildiğimiz halde neden tadını çıkararak yaşamadığımız sorusunun etrafında şekilleniyor. Otuz yaşına yeni girmiş, evlenmek üzere olan ve öğretmen olarak işe başlayacak Sessizliğin Yanıtı’nın kahramanı, hayatın genel gidişatını kabul edip yerleşme fikrinden korkarak henüz tırmanılmamış Kuzey Sırtı’na tırmanmak için bir ölüm kalım mücadelesi vermek ve kendisinin sıradan olmadığını kanıtlamak için bir yolculuğa çıkar. Oldukça kişisel bir ilk roman olan Sessizliğin Yanıtı, Frisch’in kendi hayatında yaşadığı bir krize dayanmaktadır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Körleşme – Elias Canetti İlk kez 1935 yılında yayınlanan ve Elias Canetti’nin dış dünyayla savaşan tecrit edilmiş bir adama dair sunduğu keskin vizyonu Körleşme, yirminci yüzyılın en önemli romanlarından biri olmaya devam etmektedir. Körleşme’de, savaşlar arasında Viyana’da yaşayan seçkin, münzevi bir dilbilimci ve sinolog olan, kitaplara insan hayatından daha çok değer veren kırk beş yaşındaki Peter Kien’in hikayesini anlatan Canetti, ustaca bir hassasiyetle Kien’in karakterini ortaya koyar ve Kien’in yıkımına yol açan kusurlu kişisel ilişkileri sergiler. Körleşme, totaliter düşünceye sahip bir kişinin kendini yok edişinin karanlık hikayesini anlatır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Yedinci Haç – Anna Seghers İkinci Dünya Savaşı dolaylarında Alman edebiyatının en çok bilinen örneklerinden birisi olan Yedinci Haç, Hitler ve Nazi dönemi Almanyası’ndaki yaşamın ve toplama kamplarının dehşetin ilk elden anlatımını sunar okuyucuya. Kısmen de olsa gerçek Osthofen toplama kampında yaşananlara dayanan, hayali Westhofen kampına hapsedilen yedi adam ortak bir kaçış girişiminde bulunmaya karar verir. Kamp komutanı, her biri için bir haç diker ve kaçakları yakalamak için av başlar. Hikâye, ana karakter komünist George Heisler sadece üstün becerileriyle değil, aynı zamanda Gestapo’ya boyun eğmek istemeyen bir vatandaş ağının yardımıyla hayatta kalmayı başarmasına odaklanırken kamptan kaçan diğer altı kişinin yavaş yavaş ele geçirilmesini anlatır. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz. Koku – Patrick Süskind Dünya çapında çok satan ve uluslararası sansasyon yaratan Patrick Süskind’in beğenilen romanı Koku, bir adamın en büyük tutkusu olan koku alma duyusuna düşkünlüğü sonucu cinayet işlemeye başladığı bir hikâyeyi anlatıyor. 18. yüzyıl Fransa’sının kenar mahallelerinde, bebek Jean-Baptiste Grenouille tek bir üstün yetenekle doğar mutlak bir koku alma duyusu. Daha henüz bir çocukken, Paris’in kokularını deşifre etmek için yaşar ve kendisine değerli yağları ve şifalı bitkileri karıştırmanın eski sanatını öğreten ünlü bir parfümcüye çıraklık yapar. Ancak Grenouille’in koku üzerine dehası öyle bir boyuttadır ki, öğrendikleriyle yetinmez ve pirinç kapı kolları ve taze kesilmiş ahşap gibi nesnelerin kokularını yakalamaya kafayı takar. Sonra bir gün, onun için esas olan “parfüm”ü yaratmak için her zamankinden daha korkunç bir arayışa sürükleyecek bir kokunun ipucunu yakalar güzel bir genç bakirenin kokusu. Kitabı incelemek ve satın almak için buraya tıklayabilirsiniz.

20 yüzyıl dünya edebiyatında roman